AŞK, KENDİNİ İKİNCİ YARIYA HAZIRLAR

Aşkın İkinci Yarısı; izleyiciye çok şeyler bırakan o yılların izlerinin hala sürmekte olduğunu ve unutulmadığını bir kez  daha hatırlatan bir film.
Küçük bir salonda, küçük bir gurupla izledim filmi bugün. Tabi ki haddime değil bir sinema eleştirmeni gibi oyunculukları, ışığı, sesi, kurguyu vs. eleştirmek.  Benim haddime düşen sadece filmden bana kalanları dilim döndüğünce paylaşmak.
Film adından da anlaşılacağı gibi bir aşk hikâyesini anlatıyor. Ama burada aşkı önemli kılan, ayrıcalığını yaşatan adamın o yıllarda hayata dik duruşundan ileri geliyor ki bu da diğer tüm bireysel yaşantısını etkiliyor.
O’na yıllar geçmesine rağmen tutkuyla bağlı kadın, o adamın kayıp olmuşluğunun  ortasına kırmızı bir karanfil niteliğinde kızını getirir. Kendisinin ABD’ye gidip yeni bir düzen kuracağını ve bu süre içerisinde de kızına bakmasını ister. Tabi bu arada küçük kız babasının o adam  olduğundan bihaberidir. Adam o yitip gitmenin eşiğinden yavaş yavaş döner. Önce içki şişeleri gider. Sonra o yılların adama bıraktığı, mahpus hastalığının tedavisine başlar. Derken kızının gitme zamanı gelir. Güzel duygu  yüklü bir vedayla kızını annesinin yanına gönderir. Ama bir türlü o kadar istemesine rağmen kızına babası olduğunu söyleyemez.
Kız gider…
Adam ağlar…
Anne büyük bir aşkla kızına sarılır…
Sonrasında adamın ölüm haberi gelir, anne sevdiği adamdan kalan yadigâra sıkıca sarılır.
Evet, konu bilindik. O yılların yaşantısı fazla gösterilmeden, yalnız çok iyi derece hissettirilerek kurgulanmış. Gereksiz diyaloglardan kaçınılmış. Yalın, güzel, gösterişten uzak, onurlu ve koşulsuz bir aşkın öyküsü, aşkın ikinci yarısı…
Bende hep açık bir yara gibidir, daha bir hassas olurum, daha bir gözü yaşlı. O yılların acılarını kendi acım gibi hissedişimden midir bilinmez ama daha bir ağır yaralıyımdır “Büyük Adam Küçük Aşk, Gönül Yarası, Babam ve Oğlum” daha bunlar gibi yazmakla bitmeyecek filmleri izlediğimde. Yazım bir şiirle son bulsun ve bu şiirde Aşkın İkinci Yarısına düştüğüm bir  dipnot olsun, yiten tüm babalara…      

 İKİNCİ YARIDA AŞK

bir halkı kurtarmak için miydi?
darağacına bir adım kala hayata dönüp
sevdiğini yanında bulamamak…
sonrasında
kendini kaybetmek…

yaşayanlar bilir
o yılların izleri
bugünün büyüklerine aile mirasıdır
ama nedense kaybeden
her kavgada…
her savaşta olduğu gibi
hep çocuktur

aşk, kendini ikinci yarıya hazırlar
çocuk babasının yitişine…
çok uzaklardaki sevgiliyse
hâlâ sarılır düşlerine
ve bir renk daha eklenir
hüzünle gülümseyen gök\kuşağının tenine

Akın Dursun

SAVARONA’NIN SUÇU NE?

“Bir çocuğun oyuncağını beklediği gibi bekledim “ dedi ömrünün son aylarında Savarona için Atatürk. Bekledi… bekledi… yorgun ve kırgın bedenini güverteden süzerek kendini gerçekleşen hayalinin ortasına bıraktı.
Her gün bir haber çıktı hakkında. Önce fuhuş operasyonu, sonra Savarona’ya ilk çıkan astsubayın söyledikleri düştü gazete sayfalarına. Ne mi diyordu “herkes çırılçıplaktı… her yerde kullanılmış, açılmamış prezervatifler vardı… her yeri aradık… vs. gibi şeyler”  haberi okuduktan sonra kısa bir süre düşündüm. Acaba bunu böyle bu şekilde söylemenin, yazmanın… amacı ne olabilir diye,
a)     Düzenlenen baskın, fuhuş baskını değildi.
b)     Ruslar soyunmadan sevişirdi.
c)      Gemiye ilk çıkan astsubay daha önce hiç sevişmemişti
d)      Parayı veren düdüğü çalar
e)     İlhan Cihaner ve Hanefi Avcı’dan sonra Savarona’da itibarsızlaştırma kervanına katılmıştı.
Daha frenlemesem kendimi herhalde z’ye kadar gidecek şıklar.
Katıldığı bir programda işletmeciliğini yapan şahıs daha önce birçok dilekçe ile gerekli mercilere Savarona için başvuruda bulunduğunu söyledi ancak herhangi bir cevap alamadığını da dile getirdi(Buradan sakın ha sakın istediği gibi kullanır, kullandırtır gibi bir anlam çıkarılmasın, yani d şıkkı). Ve şuna kesin kez bir kere daha inandım ki z’ye kadar gidecek şıkların herhangi birisi Medyanın Gücü olacaktı. Yani bunun bu şekilde olması için askerin baskın yapıp sonra gündeme demir atması şeklinde mi olmalıydı?
Eee şimdi ne oldu? Kültür Bakanlığı müze olmasını istedi, Maliye Bakanlığı sözleşmenin feshedilmesi yönüne gitti. CHP Bodrum Örgütü de atağa geçerek  bedeli karşılığında alıp müze yapılacağını söyledi. Bize kalansa;                                                        geçmişine tecavüz edilmiş, geleceğinde ise o tecavüzün izlerini taşıyıp tenine değecek her elde ürküp titreyecek  çocuksu bir hayalin, yorgun bedeniyle demirlemiş Savarona’sı kaldı.


A.DURSUN

Popüler Yayınlar

Yasal Uyarı

Yayınlanan yazılar ve şiirler özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazı ve şiirler aktif link verilerek kullanılabilir.