Düş Kurusu





yaşamaya fırsat bulamadı
düş kurmaktan…
düş-mekten…
düş-ünceden…
onca düş-ler birikmişken kapısında
penceresini bile açamadı hayata

şimdi düşleriyle birlikte,

yeni bir düşüncenin başlangıcında. 






Göz-yaşı Koleksiyoncusu

Salvador Dali
çok gözyaşım oldu benim...
her ayrılık sonrası toprak kokan acılarım,
bir bahar mevsimi gibi gelip durdu
parmaklarımın kıyısına,
ve ben göz
yaşımın her süzülüşünde,
rasgele tutup bir tanesini
yüreğimde sakladım,
altına dipnot olarak,
giderken bıraktığın kokunu ekledim...

çok göz
yaşım oldu benim...
çoğunu sahipsiz bıraktım,
soğuk kuytulara gizlenen,
sokak
çocuklarının arasına girip
üstlerini örtsün diye
çoğunu da kaldırımlara…
ama bıraktığım göz
yaşlarından hep bir tane
kendime sakladım,
altına dipnot olarak
çocuklardan çaldığım sokak
ları ekledim...

çok göz
-yaşım oldu benim...
çocukluğumdan beri biriktirdiğim,
üstüne ayrılıkları serpip
hasretleri yakıp
bir doğum günü
pastası gibi üflediğim,
göz
ümde… yüreğimde…
düğümlenip kalan ,
çok yaşlarım oldu benim,
hiç birini söyleyemediğim...

Gidenin Gözyaşları

gidene midir ayrılık
kalana mı?

hep gidenin ardından su dökülür
kalanın ihtiyacı yokmuş gibi
oysa bilmez hiç kimse
gidenin, suya karıştırdığı
göz
yaşlarını

bunca zaman

hep kalan ağlıyor sanıyordunuz
değil mi?



2006 İzmir




Not: Fotolar çesitli sitelerden alınmıştır.

Gerçek



güzel günler yakın dediler,
bende kandım.
sevmek kolaymış, sevilmek zor
anladım.
nerde şimdi o söyleyenler hepsi tek tek öldüler,
inandım...











NOT: Foto çeşitli internet sitelerinden alınmıştır.

Giyindikçe Onlar Soyunacağız




çıplaktı her taraf
tenim…
yüreğim …

 

  
ay çıkarmıştı incecik saten geceliğini üzerinden
yıldızlarsa soyunmuştu bulutlara
çırılçıplak koşturuyordu bu gece gökyüzü
bir çocuğun avuçlarına

o çocuk ki,
şehit vermiş güneşe babasını
o yüzden çırılçıplak bırakmış geceyi
her sabah görürüm umuduyla da
bir avucuna dev ’ i
bir avucuna da rim ’ i alıp
kaldırmış sıkarak yumruklarını,
kaldırmış güneşe doğru
o yüzden her sabah
her sabah,
çırılçıplak bir devrim gelip çalar kapımı. 




NOT: Foto çeşitli internet sitelrinden alınmıştır.

Gidersen

gidersen sevdiğim
yeni bir mevsim doğar tenimde
göz
yaşlarım buz tutar
avuçlarımda kurur baharlar
gidersen; gökyüzü rengini alıp da gider

gidersen sevdiğim
soluğum kurak bir toprağın
can çekişi gibi kalır
hiçbir işe yaramaz
göğsümün tam ortasında duran korkuluk da
çünkü hiçbir kuş konaklamaz bende artık
kokunu bile getirmez hatta rüzgarlar
gidersen; tenimde bir yaprak bile kımıldamaz
kelime
lerimi yosun kaplar

gidersen; gittin sevdiğim…
sana dair ne varsa bende
verdim hepsini yokluğuna
bu masmavi
sessizliğin ortasında
bir kez çınlasın diye gülüşün kulaklarımda
verdim, verdim ne varsa sana dair her şeyi yokluğuna...

Cebimdeki Ayrılık

ne zaman gitse anahtar aramak için
elim cebime,
öyle bir hasret oturuyor ki
ilkel yüreğime
bakışları…
kokusu…
gülüşü, aynı sen...

gitmek olmasıydı,
olmazdı gelmek,
bu son deyip
bir bahar coşkusuyla koşuyorum yanına…
giderken,
ilk hece
si oluyor “son”
baharın başına

daha yenice kalkmıştım oysa,
seninle aynı yataktan,
daha az önce
dudaklarım, gidermek için susuzluğunu
konmuştu dudaklarına,
elim eline değil de
tekrar gidiyor şimdi, cebime...

Ben Zaten Büyümemiştim Sokaklarda

Gittin, ardında yağmur yüklü bulutlar bırakıp. Gidişinin tenhalığında ve ayak izlerinin bıraktığı çukurda ağırladım tüm yaşantımızı...

Gittin; gecenin karanlığından özenle ayıkladığım acılarla bir başıma kalakaldım. Bir başıma ve acılarla... Boşaldı yüreğimdeki yağmur yüklü bulutlar ayak izlerinin bıraktığı çukurlara. Ne düşler kurardık oysa sokak çocuklarının titreyen avuçlarında. Hatırlar mısın soğuktan üşüyüp ellerini nefesiyle ısıtan o çocuğu? Durup saatlerce izlemiştik ve düşlerimizin neden üşümediğini ilk o zaman keşfetmiştik.

Gittin, saten bir gecenin koynundan sıyrılıp puslu yarınlara. Adım attıkça sönüyordu bir bir sokak lambaları. Sen gidiyor... Yol büyüyordu. Ardından ufuk çizgisi koskoca yaşantımızın üstünü çiziyordu. Sen gidiyor... Gidiyordun işte. Hiç düşünü kurmamıştım gidişinin ve hiç yaşamadığım bir andı, yüreğimin kaldırımlarında kulaklarımı sağır edecek nitelikteki ayak seslerin. Sen gidiyor... Gidiyordun işte dudaklarımdan dökülen ıslak sözleri duymazlıktan gelip valizine doldurduğun yaşantımızın ağır yüküyle, gidiyor... Gidiyordun işte, avuçlarımda bir buz parçası gibiydi zaman, her adımında biraz daha eriyip akıyordu parmaklarım arasından... Akıyordu, sen gidiyor...

Gittin sonunda, göçmen kuşlara özenip yeni doğacak baharlara. Gittin, gittin ya bir merdiven boşluğu kapladı yüreğimi, duyduğum her ayak sesi ürpertiyor biraz daha içimi. Ve sokak çocukları ısıtmıyor artık nefesleriyle ellerini. Gittin, gittin ya herkes delirmiş gibi seni soruyor bana, bilmiyorlar ki gittiğini, nasıl söylerim yıldızların bir mum şeklini alıp bakışlarımızdaki rüzgârlarla söndüğünü. Bilmiyorlar, bilmiyorlar ki yüreğimdeki merdiven boşluğunda sokak çocuklarını soğuktan nasıl koruduğumu.

Gittin, aslında hiç gelmediğin halde. Bir sokak çocuğunun düşüydü benim gördüğüm. Karnı hiçbir zaman tam doymayan, bir gelecekti aslında düşlemek istemeyip de düşlediğim. Gelmeseydi keşke o iki kelime bir araya, sokaklar çırılçıplak kalıp giyinmesiydi çocukların yaşamlarını... Gelmeseydi keşke de sadece oyun oynamak için çıksaydı çocuklar sokaklara ve yanmadan sokak lambaları hepsi dağılsaydı evlerine. Sonra oturup annelerinin dizleri dibine aydınlık düşlere uçurtma salsalardı. Keşke... Keşkeler o kadar ağır geliyor ki bana, bir anne sıcaklığını düşleyerek soğuk kaldırımda can veren çocukların yaşamları gözlerimden aktıkça...

Yoktun aslında hiç olmadın, ben de büyümemiştim zaten sokaklarda... O gördüğümüz çocuk da ben değildim... Sen öylesine uğramıştın yol üstü diye... Ben seni yatıya geldin sanıp yüreğimi örtmüştüm üstüne. Ben büyümemiştim sokaklarda... Sokaklar büyüyüp kaplamıştı çocukluğumu... Hiç soğuk kuytularım da olmamıştı aslında... O yüzden hiç ağlamamıştım terk edişinin ardından, sadece ayrılığın dumanı kaçmıştı gözüme... Ben, zaten büyümemiştim sokaklarda... Nasıl tutabilirim ki bir sevgilinin elini, çocukluğum hâlâ dolaşırken soğuk kaldırımlarda... 




NOT: Foto çeşitli internet sitelrinden alınmıştır.

Diyecekti-m (n)

Şimdi sen olacaktın
Sevginle dolacaktım.
Aşkım diye haykıracaktım
Tüm evrene seviyorum diyecektim
Seviyorum diyecektin

Aşkımı, sevgi
mi,
Sevgimizi anlatacaktım
Dağlara, taşlara, uçan kuşlara
Seviyorum diyecektim
Seviyorum diyecektin

Hani gitmeyecektin
Hani saracak, koklayacak,
Öpecektin beni,
Var gücünle haykırıp
Seviyorum diyecektin
Seviyorum diyecektim

Tüm insanlara, insanlığa
Söyleyecektin seni, beni
Sevgimizi,
Seviyorum diyecektin
Seviyorum diyecektim
Bizi,sevgimizi...




Ekim 1998

Çakmaktaşı

 

ufacık bir taşın
kendinden büyük
ateşler çıkarmasıdır;
devrim.

Genimizdeki Öpücükler



ne üçgen,
ne beşgen,
değince dudaklarımız birbirine,
oluyoruz öpüş-gen
 






06.09.2004 / 12:56 İzmir




NOT: Foto çeşitli internet sitelrinden alınmıştır.

Dağ ve Ay


1.
şu karşıdaki dağ
sevdalanmış da aya
kimsenin haberi yok
buluşurlar her gece
tenhada



2.
bir ben bilirim,
sevdasından
gözleri
dağ/lanmış ayı

3.
dağ,
biraz yüz verse güneşe
hemen kıskanırdı ay,
tahammül edemezdi çünkü
o kendini beğenmiş
sarışına






NOT: Foto çeşitli internet sitelrinden alınmıştır.

 

Cımbız

Anlasam ki
sakalımın bir kılı
ortak sırrıma,
tutup koparırım onu
cımbızla.

Borçlu

bozdurdum öykümü
satır satır
kelime kelime
sayıp hepsini rüzgarın avuçlarına
ödedim borcumu
yaşama.





NOT: Foto çeşitli internet sitelrinden alınmıştır.

 

Bağlayan Çizgi

I.

eşdeğerdi
kısacık bir çizgiyle
upuzun bir ömür

II.

durmadan anlatıyordu
yaşanan yılları,
kısa çizgi

III.

bak şu haylaza
koşuşturuyor durmadan
en güzel yıllarda

IV.

kanmayın kısacık boyuna
köprü kurar
doğumla ölüm yılına

Popüler Yayınlar

Yasal Uyarı

Yayınlanan yazılar ve şiirler özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazı ve şiirler aktif link verilerek kullanılabilir.