Sayfalar
Çakmaktaşı'ndan
Çocuğum
kapıyı unut...
denizi kuraklığa göm, çocuğum...
genzini yakan barut kokusuyla
uzatınca sol yanımdan
bilmediğim bir dille kağıt mendili,
durdu zaman...
sustu dalga...
deniz çıkardı mavisini,
renksiz, tuzsuz birşey oluverdi...
ve birden
park olmak geçti içimden,
olsam!
oynar mısın benimle çocuğum...
yorgun avuçlarına,
bulutları bıraksam ,
gözyaşlarındaki sisi
siler misin, çocuğum...
kapıyı yık!
denizi maviye, gözlerini umuda göm
çocuğum…
Kül Rengi
Parmaklarımda saçlarının kokusu...
Kübalı puro işçilerinin dilime bıraktığı yoksulluğun tadıyla, dikildi gözlerime bir sonbahar şiiri... Bozdurdum öykümü satır satır*, kelime kelime büyük lokma gelir diye hayata kuşbaşı yaptım hatta; hece he-ce...
Geçtim rüzgârdan, yel olup döndürebilseydim seni yaşama... Bıraktım elektriği, ufacık bir kıvılcımınla yangınlar yaratırdım sana... Ama bozdurdum öykümü... Avuçlarımda kül rengi bir sevdayla... ❗
SÜRNOT: * Borçlu şiirinden...
Deniz Demeyin Bana
Dur dünya❗ Denizinin kıyılarına çocuk cesetleri vuruyorsa o denizin tuzu ne kadar yakabilir ki gözümü bizzat deniz solar gider içimde, solar mavisi... Renksiz bir evren doğar gözlerimde...
Gömülüyse içimde binlerce çocuk ölüleri dur artık hayat "DUR" ne kadar yaşanabilirsin ki küçük bir kız çoçuğu bir lokma ekmeğini dört arkadaşıyla paylaşırken...
Ahhhh kim kirlilerle yıkıyor, kim kirletiyor şu midemiz kadar yer kaplayan hayatı... Oysa "VATANDIR HER ÇOCUK" kim koyuyor bu anlamsız -li ve -lı eklerini de vatanlarıyla anılıyor çocuklar...
Şimdi içimde düş parçaları, yüreğimde renksiz
tatsız bir ekmek kokusu kol geziyor... Lokma demeyin bana zira aç çocukların ellerinde, ekmek kırıntısı olmaktan başka bir işe yaramıyor bedenim...
Deniz demeyin bana ne mavisi umurumda ne dalgası, ölü çocukları kusarken kıyılarına...
Sürnot: Aylan henüz 3 yaşında hayatın kıyısında ve kendisinden 1 yaş büyük abisi de aynı denizde yitip gitti... Hangi yasanız geri getirebilir ki....
Gömülüyse içimde binlerce çocuk ölüleri dur artık hayat "DUR" ne kadar yaşanabilirsin ki küçük bir kız çoçuğu bir lokma ekmeğini dört arkadaşıyla paylaşırken...
Ahhhh kim kirlilerle yıkıyor, kim kirletiyor şu midemiz kadar yer kaplayan hayatı... Oysa "VATANDIR HER ÇOCUK" kim koyuyor bu anlamsız -li ve -lı eklerini de vatanlarıyla anılıyor çocuklar...
Şimdi içimde düş parçaları, yüreğimde renksiz
tatsız bir ekmek kokusu kol geziyor... Lokma demeyin bana zira aç çocukların ellerinde, ekmek kırıntısı olmaktan başka bir işe yaramıyor bedenim...
Deniz demeyin bana ne mavisi umurumda ne dalgası, ölü çocukları kusarken kıyılarına...
Sürnot: Aylan henüz 3 yaşında hayatın kıyısında ve kendisinden 1 yaş büyük abisi de aynı denizde yitip gitti... Hangi yasanız geri getirebilir ki....
Git Bana Doğru
Git❗Yolun açık olsun...
Koynumda kokun... Ellerimde teninin izleri... Artık hiçbir şey eskisi gibi değil... Parmaklarım tuşlarına bastığı anda hayatın, her nota ayrılığın sesi... Hangi soprano, hangi tenor ve hangi bariton bu notalara kulağını verip ayrılığın dalgalı ayak seslerini tanır ki...
Dokun/ma her şey öylece kalsın... Güneş göğsünde, rüzgar teninde , dalga saçlarında ve avuçlarında martılar , bırak kalsın öylece... Sen git❗Ama bana doğru... Kilometrelerce uzanan cümlelerde çarpışalım yine seninle... Ayrılığı nihilizme adayalım... Şarkılar sussun sadece tenimizde yürüyen parmaklarımızın sesi duyulsun... Hadi git bana doğru... ❗
DESTİNA
Irmağımdın benim...
Küçük, küçücük bir su birikintisiydim senden önce... Islaklığım anca kirpiklerime yetiyordu. Hani öyle ahım şahım ağladığım falan da yoktu. Sadece tozu kalkmasın diye ruhumun hafifçe ıslatıyordum kirpiklerimi o kadar... O da martılara gevrek niyetine…
Senin hayata bağlanan bir yanın vardı… Benimse sana doğru uzanıp akan kollarım…
Daha kaç kere ölürüz gülüm yaşamak için… Sen en sevdiğim çiçekler gibi bakakalıyorken pencere kenarından daha kaç kere gülüm, kaç kere yaşarız ölmek için…
Bak kurudu avuçlarım, mevsimler seninle terk etti beni…
Ne demeli şimdi sana Asopos* bile elini eteğini çekmişken kirpiklerimden nasıl son kez usulca okşadım bakışlarımla,
“Dün gece sen uyurken
Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden
Yeni bir isim verdim sana
Destina**”
Ve nasıl bir ırmak bıraktın ki su perileri bile çok kurak kalır yanımda…
Küçük, küçücük bir su birikintisiydim senden önce... Islaklığım anca kirpiklerime yetiyordu. Hani öyle ahım şahım ağladığım falan da yoktu. Sadece tozu kalkmasın diye ruhumun hafifçe ıslatıyordum kirpiklerimi o kadar... O da martılara gevrek niyetine…
Senin hayata bağlanan bir yanın vardı… Benimse sana doğru uzanıp akan kollarım…
Daha kaç kere ölürüz gülüm yaşamak için… Sen en sevdiğim çiçekler gibi bakakalıyorken pencere kenarından daha kaç kere gülüm, kaç kere yaşarız ölmek için…
Bak kurudu avuçlarım, mevsimler seninle terk etti beni…
Ne demeli şimdi sana Asopos* bile elini eteğini çekmişken kirpiklerimden nasıl son kez usulca okşadım bakışlarımla,
“Dün gece sen uyurken
Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden
Yeni bir isim verdim sana
Destina**”
Ve nasıl bir ırmak bıraktın ki su perileri bile çok kurak kalır yanımda…
SürNot: *) Asopos: Irmak tanrısı...
**) 1-“Destina” Lale Müldür Şiiri.
2)” Destina” - Asopos’un su perisi kızlarından…
3) “Destina” Kader…
Ve SürNotun SürrealNotu: Lale Müldür ile yapılan bir telefon röportajında şöyle demektedir. “Destina, benim küçükken çok sevgili kız arkadaşımın adıydı. Ve o kız sonradan öğrendiğime göre de havale geçiren bir tipmiş. Havale geçirdiği zaman yani bu hastalık oluyor kızda. O yüzden ben de eşim için yazmak istedim bir gece çok kendimi kötümser hissediyordum onun yanında, onunla birlikte olmaktan. Ve eşimin de en çılgın dönemiydi yani. O yüzden işte, o yüzden şarkının sözleri bütüncül, yani aynı şeyi anlatıyorlar aslında hep. Ama tabi ben bu şarkıyı yazarken, bir şeyler bir şeylerin içine katılsın, olay olsun diye yapmadım. Tuvalette yazdım şarkıyı” der.
Ve ortak kader o ki yakın arkadaşı havale geçirip bir süre kendini bilmez halde yattıktan sonra hayatını kaybeder. O olaydan yıllar yıllar sonra Lale Müldür’ün ressam eşi Patrick Jacquart bir kaza sonucu bitkisel hayata girer ve yaşama tutunamaz…
Kim bilir o tuvalette o gün Asopos’un hıçkırıktan gemilerinin Lale Müldür’ün gözlerinde demirlemediği…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler Yayınlar
-
gel de uslandır düşlerimi evcilleştir yokluğunu, aşkım seninle sabahlar nasıl olurmuş gel de göster güneşe bir sen gel aşkım yıldızlarım...
-
Git❗Yolun açık olsun... Koynumda kokun... Ellerimde teninin izleri... Artık hiçbir şey eskisi gibi değil... Parmaklarım tuşlarına bastığı ...
-
Irmağımdın benim... Küçük, küçücük bir su birikintisiydim senden önce... Islaklığım anca kirpiklerime yetiyordu. Hani öyle ahım şahım a...
-
Halim Şefik Güzelson; ben ona Türk Edebiyatımızın gizli şairi diyorum. Garip akımı kurucularının yakın arkadaşı.. Aşağı yukarı Orhan Ve...
-
kaldım iki dağ arasında… düşler hep geç gelirdi bizim oralara normaldi inek sesleri arasında hayata merhaba demek d...
-
Bir dilekle başlıyor kitap aynen aktarıyorum. “ Hapishane koşullarında elle yazdığım bu kitabın taslağını gözden geçirirken özgürlü...
-
o kadar uzaktın ki bana inanamıyorum şimdi, bir kibrit çöpü mesafede duruşuna o kadar yakındın ki bana inanamıyorum şimdi, bir kibrit çöpü m...
-
çıplaktı her taraf tenim… yüreğim … ay çıkarmıştı incecik saten geceliğini üzerinden yıldızlarsa soyunmuştu bulutlara çırılçıp...
-
“The Book Of Eli” adlı bir film izlemiştim. Adına ister distopik deyin ister fantastik, güzel yer yer aksiyon sahneleriyle süslü bir film...