Sayfalar
Çakmaktaşı'ndan
Algı Operası
Allegrosu yüksek bir operanın merdivenlerinde gezinirken takılıp düşüverdim.. Yoksulluğu yüksek kaldırımlarla döşeli bir şehrin kalbine..
Gecekondular bi'tarafta, gökdelenler diğer.. Nefes almaya çalışanlarsa vurulanların hemen yanında.. Çok sesli memleket orkestrası bu gözlerimi kapatıp kulağımı herhangi bir şehrin göğsüne dayayınca duyduğum çarpık sesleşme..
Ee algı da öyle değil mi bugünlerde.? Kelimeler, kavramlar üzerine kurulan çarpık algılaşma.. Başkanlık deme cumhurbaşkanlığı de, zam deme fiyat güncellemesi de.. Daha böyle "de"lerrrr uzar gider.. Kanarız (her iki anlamda da) biz de.. Ee öyle değilmiş böyleymiş diye.. Ohal'lerden bu hallere düşerken, yol yaptılar diye övünerek.. Şimdi rahat rahat yolculuk yapın o yolun nereye vardığını görerek..
Tıka kulaklarını, kapa gözlerini, yut cümlelerini.. Maymunlar oynasın.. Çarpık kentleşmenin, yoksul cümlelerin ve 360 derece dönmenin gerçek yüzüdür; siyaset.. Çalanlar, söyleyenler, besteleyenler hep aynı.. Bakmayın siz benim çoğul ekiyle sessiz konuştuğuma.. Tek sesli memleket orkestrasıdır bu dinlediğimiz..
Sürnot : İyi seyirler, Sayın dinleyenler..
Sürnotun SürPsikolojik Notu: Algınız sizi değil, siz algılarınızı yönetin.. Hayır'ı bol geceler olsun..
Sarı Babet
Seviyooo..Sevmiyo.. Seviyooo.. Sevmiyo.. diye salakça bir fala kilitledim ellerimi..
Aklımda doksan altımış doksan ölçülerine çok yakın bir kuantum fiziğiyle, durdum baktım parmaklarımdan kayıp giden papatyanın kanatlarına.. Aslında onlar sarı babetlerini göstermek için beyaz elbise giyen kadınlardan farksızdı.
Usulca düştü sol elimin parmakları, toprağın tenine.. Tırnak aralarıma kahperenginde yalnızlıklar doldu... Yılların içimden dal gibi geçen uzantısını, tanımlanamayan bir evrende yaşarıyormuşçasına tomurcuk verdi gülüşlerim.. Aklım, Einstein’ın ötesindeki fizikle yoğrulurken, yüksek çok yüksek desibellere çıkmış üfleyip duruyordu kulağıma; ölüm..
Ne için yaratmıştı tanrı bizi..Papatya parmaklarımda, ellerim toprakta ve aklım fiziğin de ötesindeki bincelerce fizikle geberip giderken, sessizlik denen karadelik kaç desibele kadar yutardı sesleri..
Güldürüp durma beni papatya.. Kendi acını dindirmek için bulduğun o salakça intihar yöntemine kansaydım, insanların beni sevdiğine inanırdım..
O yüzden hiç gerek yok. Dursun kanatların, sarı babetlerinde..
Aklımda doksan altımış doksan ölçülerine çok yakın bir kuantum fiziğiyle, durdum baktım parmaklarımdan kayıp giden papatyanın kanatlarına.. Aslında onlar sarı babetlerini göstermek için beyaz elbise giyen kadınlardan farksızdı.
Usulca düştü sol elimin parmakları, toprağın tenine.. Tırnak aralarıma kahperenginde yalnızlıklar doldu... Yılların içimden dal gibi geçen uzantısını, tanımlanamayan bir evrende yaşarıyormuşçasına tomurcuk verdi gülüşlerim.. Aklım, Einstein’ın ötesindeki fizikle yoğrulurken, yüksek çok yüksek desibellere çıkmış üfleyip duruyordu kulağıma; ölüm..
Ne için yaratmıştı tanrı bizi..Papatya parmaklarımda, ellerim toprakta ve aklım fiziğin de ötesindeki bincelerce fizikle geberip giderken, sessizlik denen karadelik kaç desibele kadar yutardı sesleri..
Güldürüp durma beni papatya.. Kendi acını dindirmek için bulduğun o salakça intihar yöntemine kansaydım, insanların beni sevdiğine inanırdım..
O yüzden hiç gerek yok. Dursun kanatların, sarı babetlerinde..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler Yayınlar
-
İlk olarak Marmara Kitabevi’nden 1945 yılında yayımlanan kitap Özdemir Asaf çevirisiyle dilimize kazandırılmış. 44 sayfa olan bu ki...
-
- SİYAH SOYUT TABLODA BİR YILDIZ - İlk onunla başlasın istedim bu yolculuk… Dünyada örneği var mı bilmem ama benim için de onun i...
-
kaldım iki dağ arasında… düşler hep geç gelirdi bizim oralara normaldi inek sesleri arasında hayata merhaba demek d...
-
en çok kar yağınca severdim gecekondu çatılarını görünmezdi çünkü kırık kiremitleri ama yine de bilirdim ben gecekonduların içine içine a...
-
Hepinizin malumu üç fidanımız… Deniz, Yusuf, Hüseyin… Ama bu sefer bu öykü onların değil, onlara göğsünü siper eden nice ismi...
-
- NOTALARIN GÖNLÜNE KONAN MELEK - O bir üstün yetenek… İki buçuk yaşında nota bilip piyano çalıyor… O Türkiye’ye bir armağan...
-
Yoksulduk ama Dali'nin Millet'e gönderme yaptığı arkeolojik Angelus da değildik. Belki olabilirdik ya da onları çoktan geçtik. ...
-
daha çok ufaktım, o zamanlarda öğrendi gözlerim ağlamayı, çocuksu bir yüzden akıyordu, el izlerim, oyuncakçı camekanlarını süslüyo...
-
kimi tek başına, yapayalnız... kimi eşanlamlı... kimisi ise ikiz... ama, bazıları var ki aralarında birbirlerinin tam aksi bizler...