BAYRAM İZLENİMLERİ -Nerde o Eski Bayramlar-

Sustum izledim…
Bayram boyunca bende aramızda gezinen on kişiden on birincinin dediği klasik söyleme takıldım “ nerde o eski bayramlar”…
Yurt genelinde sağanak şeklinde şehit haberleri…
Pkk ile sıcak hem de çok sıcak kucaklaşmalar…
Sonra bir hava durumu spikerinin soğuk havaların suçunu balkanlara atması gibi yapılan buz gibi bir açıklama “bikaç Mehmet için…” gerisini yazmaya kalem gitmedi…  Yani terörü ve şehitleri rutine bağlamışlar… Olağanüstü bir durum olarak görülmüyor artık. Sadece bazı gazetelerde sürmanşet o kadar…
Gerçekten durdum izledim. Şahane bir bayram programı gibiydi tek eksiğimiz şairini tutturamadığımız şiirlerdi…
Sonra üst üste hem de ne tesadüf biz uyurken hep benzine mazota gelen zamlar da bayram şekeri kıvamındaydı. Çok yediğimiz oldu, içimizi tam baydığı sırada bir bardak soğuk suya fitti…
Gerçekten nerde o eski bayramlar...
Eskiden herkes tatile çıkarken o iş başı yapardı… Trafik terörü; yalnız o da bu bayram şehit haberlerini duyunca tatile ayrıldı. Nerdeyse yok gibi kendisini unutturmuş gibi bişeydi.
Ne zaman gelecek bize nerde o bayramlar cümlesini unutturup ne güzel bayramlar yaşanıyor, cümlesini kurdurtacak zamanlar… Nerde, ne zaman iktidarıyla muhalefetiyle kılıf bulunmadan, bir şeylere bağlanmadan bu terörün önünde keskin bıçak olunacak…
Nerde ve hangi bayramlar, biz gerçekten bayramları baklava tadında yaşayacağız…

KARPUZ KABUĞUNDAYDI AŞK

Kaçtım…
Yorulmak bilmeden, sıcak yaz akşamlarının melankolik notaları arasından…  Çok düşündüm adam olur mu benden yahut âşık oldukça uzaklaşır mı insan adamlıktan diye… Hani olur ya daha bir çocuk, daha bir aklı havalarda olur muyum, oldum mu? İnsanı en çok da cevabını bilmediği sorular yorarmış ya hatta istediğin yere istediğin kadar hamaklar kur yine de bana mısın demez o uyku gelmek bilmez…  Aşk, bütün her şeyiyle tepeden tırnağa soyunmuş uzanırken gün batımına, uykusuz, sana hasret kaç gün devirdim, sayamadım. Hoş saysam ne çıkardı ki onlar sadece laf olsun diye yaşanmışlıklardı.

Kaçtım, gerçekten bir anlık dondurup bütün saatleri hiçbir şey düşünmeden hayalimin çılgın bir sanatçı ruhuna bürünmüş haliyle… Kaçıyorum derken hep kendimi senin sahnende buldum…
Bir dalga sesi duymaya göreyim. Hele de vakitlerden geceyse, yıldızlar karpuz kabuğuna binmiş sana doğru yüzüyorlarsa daha ne diyeyim.  Kaçıyorum bildiğimiz bütün mevsimlerden, bazen kaçmak bulmayla eş almalı oluyormuş ya yakıp yıkıyorduk bizde yazın bütün sıcaklığına rağmen kendi mevsimimizi tamamlıyorduk en nihayetinde ve hiçbir mevsimden alıntı yapmadan... Hafif ılıman, yanak bölgeleri yer yer dudak ıslaklığına kapılmış sağanak şeklinde...  Gözler, aşkla karışık buğulu… Dudaklar, dudaklarımız en çok da onlar nasibini alıyordu bu mevsimden…

Kaçtım… Kaçmanın gerçek anlamlısını yanıma alarak…
Yaşamak telaşını bir köşeye atıp paranın pulun geçmediği mevsimlere…  Ne işe yetişme derdi vardı sabahları ne de akşam eve geç kalmama telaşları. Her şeyi öylece bırakıp, aklımda sadece o üç harfle, kaçtım.

Ben en çok aşkın parmak uçlarına sızıp tenimde gezinmesiyle sarhoş olurdum. Sense cümlelerin arasında gezinen çiçek kokularını genzine çekerek kendinden geçerdin. Bir aşk fısıltısı yeterdi, bindirmek için yıldızları karpuz kabuğuna… Oysa biz haykırıyorduk…

Kaçtım…
Düşünmek istemediğim onca sorular peşimden koşarken, bilerek ve isteyerek düşündüğüm cevaplar merhem olmuyordu melankolik sancılara…
“Her yeni mevsim yeni aşklara mı gebeydi yoksa her aşk kendi mi doğururdu mevsimini…”

Ne desem az kalır… Kaçmanın karpuz kokulu mevsimini doldurup ciğerlerime var gücümle koştum. Yakalanmayayım istedim. Daha yirmi beşinci metrede sobelendim. Denizin tuzu tenimde, mavisi onun gözlerinde, Arnavut kaldırımlı sokakları acıta acıta yalınayak kumsala zor attım kendimi… Biliyordum kaçsam yanı başımdaydı, gitsem varmak istediğim yerde beni beklerdi.  Kaç… Kaç… Kaç-ma dercesine oynadığı çok oldu…

Aşk, o kadar yaramaz bense bir o kadar uslanmak bilmezdim… Her acıyı şifa niyetine içiyordum da ayrılığı, karpuz kabuğuna yıldızların yerine koyup denize bıraktığımıza dayanamıyordum. Hatta belki kötü bir rüyadır diye bütün bu yaşadıklarımız kaç gün üst üste gece gündüz demeden gittiğim çok oldu o sahile ama her seferinde aynı manzara… İnanmak istemiyordum, yığınla hayal kırıklığı biriktiriyordum.

Kaçtım her şeyden, her hayalden her düşten… Teselliler buldum kendime sonunda aşk kazanır ne olursa olsun kazanır diye…

Şimdi ve sonra ne zaman sarsa her yanı karpuz mevsimi, daha bir ürkek olur, çekilir kabuğuma izlerim başka acıların sahilden tuza doğru akan serüvenlerini…


Popüler Yayınlar

Yasal Uyarı

Yayınlanan yazılar ve şiirler özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazı ve şiirler aktif link verilerek kullanılabilir.