Sayfalar
Çakmaktaşı'ndan
KELİMELERE ÇEKMİŞİZ
kimi tek başına,
yapayalnız...
kimi eşanlamlı...
kimisi ise ikiz...
ama,
bazıları var ki aralarında
birbirlerinin tam aksi
bizler gibi hepsi.
yapayalnız...
kimi eşanlamlı...
kimisi ise ikiz...
ama,
bazıları var ki aralarında
birbirlerinin tam aksi
bizler gibi hepsi.
Karanfil Kokulu Sevdana Dair

paslı bir ranza...
ve kulaklarımda hiç dinmeyen
o tahta masanın gıcırtısı,
nasıl özletiyor seni
bir bilsen, hasretin nasıl ağır geçiyor
gelince havalandırma saati
bir bayram havası sarıyor koğuşu
kapılar ufacık oluyor, bizler kocaman
ta ki her zaman ki yerinden bağırana kadar
baş gardiyan,
” havalandırma bitti, herkes koğuşlara”
çatlak bir bardak...
solmuş düşlerle dolu, yarısı kırık bir vazo,
elliye elli pencerenin önünde
duruyor öylece,
duruyor, belki güneş bir aralıktan sızar diye
ahhh sevdiğim...
bir bilsen...
bir bilsen, nasıl boy verdi hasretin
nasıl, nasıl bir sevdadır ki bu
düşünmeye başlar başlamaz
sarıyor her yanımı karanfil kokuları
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler Yayınlar
-
Bir Türk Edebiyatı Klasiği… Birçok kitapsever tarafından okunan hatta bir kaç kere okunan ve başucu kitabı yapılan eserler arasında ...
-
- NOTALARIN GÖNLÜNE KONAN MELEK - O bir üstün yetenek… İki buçuk yaşında nota bilip piyano çalıyor… O Türkiye’ye bir armağan...
-
Kendi görüntüsüne âşık olan Narkissos değildim elbet… Bizim hikâyemiz Karaburun’da da geçmiyordu. Dali kadar olmasa da karizma konu...
-
çubuktan insanlardı tek çizebildiğim. gidince; on parmağımda on ressam on -larca kelime nasıl anlatırım seni ...
-
Cemal Süreya’nın çok harika önsüzüyle karşılıyor okuyucuyu. Çeviri ise Ülkü Tamer’e ait. Ardından Andre Billy’in, Max Jacob’u anlattığı hayl...
-
Tut çıkar beni bu paslı mevsimden... Kerpeten ol, keser ol, orak ol, çekiç ol.. Ne olursan ol da yeter ki kes bağrımı... Yokluğunda, fazla...
-
kırgın baharlardan artakalan, ayrılık tutunmaya çalışırken ağacın dalına, dayanamayıp bir gözyaşı ağırlığına, bıraktı ellerini, yüre...
-
Hani acıma-sız derlerdi ya aşk için… Bugünlerde ne doğru, çok doğru hatta hayatta doğru düzgün duyduğum dos(t)doğru cümle bu oldu...
-
Hayat; nasıl da korsan ellerde basılmış şiir kitabı gibiydi... Ne kâğıdı kâğıt, ne hamuru hamur ne de ustası gerçekten ustaydı.....
-
Ben susuyordum… İşe yetişme telaşı belleğimde, bir de kitap okuyabilme derdi nasıl da sarmalıyordu sabahın o kör saatinde anlatamam… Ee...