yorgun bir lamba...
paslı bir ranza...
ve kulaklarımda hiç dinmeyen
o tahta masanın gıcırtısı,
nasıl özletiyor seni
bir bilsen, hasretin nasıl ağır geçiyor
gelince havalandırma saati
bir bayram havası sarıyor koğuşu
kapılar ufacık oluyor, bizler kocaman
ta ki her zaman ki yerinden bağırana kadar
baş gardiyan,
” havalandırma bitti, herkes koğuşlara”
çatlak bir bardak...
solmuş düşlerle dolu, yarısı kırık bir vazo,
elliye elli pencerenin önünde
duruyor öylece,
duruyor, belki güneş bir aralıktan sızar diye
ahhh sevdiğim...
bir bilsen...
bir bilsen, nasıl boy verdi hasretin
nasıl, nasıl bir sevdadır ki bu
düşünmeye başlar başlamaz
sarıyor her yanımı karanfil kokuları
paslı bir ranza...
ve kulaklarımda hiç dinmeyen
o tahta masanın gıcırtısı,
nasıl özletiyor seni
bir bilsen, hasretin nasıl ağır geçiyor
gelince havalandırma saati
bir bayram havası sarıyor koğuşu
kapılar ufacık oluyor, bizler kocaman
ta ki her zaman ki yerinden bağırana kadar
baş gardiyan,
” havalandırma bitti, herkes koğuşlara”
çatlak bir bardak...
solmuş düşlerle dolu, yarısı kırık bir vazo,
elliye elli pencerenin önünde
duruyor öylece,
duruyor, belki güneş bir aralıktan sızar diye
ahhh sevdiğim...
bir bilsen...
bir bilsen, nasıl boy verdi hasretin
nasıl, nasıl bir sevdadır ki bu
düşünmeye başlar başlamaz
sarıyor her yanımı karanfil kokuları