“Babam Sağ Olsun”
Babalar gibi satanların hikâyesidir…
Bu
kitapta geçen olaylar tamamen gerçektir. Hayal ürünleriyle (şirketler,
gemicikler, yumurtalar, fabrikalar, faturalar, vergiler gibi)karıştırılmaması
gerekir.
Kitabın
ilk basımı 2008 yılında, beşincisi ise 2011 yılında basılmış… Cumhuriyet
Kitapları’ndan yayımlanmıştır. İlhan Taşçı’ya ait inceleme dalında bir
kitap… Aslına bakarsanız sadece kitap
değil sıradan insanların nasıl varsıllaştıklarının göstergesi… Siz kitabın kapağında incele-me dediğine
bakmayın yani yazar sağlam incelemiş…
Kitabın fiziki özelliklerine gelecek olursak;
13,5x21
cm boyutlarında, ciltsiz, 184 sayfa (ki aslında sayfa sayısı bende soru işareti,
neden öyle olduğuna ise ilerleyen satırlarda değineceğim)…
Klasik,
bildiğiniz ilk sayfada yazar biyografisi var…
Bu kitabın içerisinde geçen babaların verdiklerini veremeyeceğinden olsa
gerek ki yazar kitabı oğlu Çınar’a atfederek sonsuza dek bitmeyecek, onurlu bir
miras bıraktığını bizlere daha kitabın başında tiyo veriyor.
Önsöz
yok. Onun yerine muadili başlarken var. Kitap içeriği bakımından yazar daha
okuyucu karşılar karşılamaz burada kitabın ruhunun inceliklerini aktarıyor. Yalnız
bir uyarı eksik +18… Durunnnn hemen müstehcen şeylerin var olabileceği çıkarsımınlar
yapmayın. Çünkü daha reşit olmadan raşit olabilen, bıyıkları terlememiş genç
oğlanların, üniversite okurken evlenen, öğrenci olan bayanların yani tabiri
caizse eskilerin deyimi ile daha kısa donla dolaşacak çağda olanların (ki
burada bizim uzun donla dolaşmamızın bir anlamı kalmıyor) şirket şirket üstüne
kurmalarından tutun da daha otuzuna gelmeden armatörlüğe kadar yükselişlerini
güzelce anlattığı için bizim işsizler ordusu üniversiteli genç çocuklarımızda
kısa süreli düş bozukluğuna, sitemlere, biz de yaşıyor muymuşuz, bizimki de
hayat mı vb. gibi serzenişlere yol açabilir. Bu tepkilerden dolayı ebeveynler
zor duruma düşebilirler o yüzden bu ihtimal düşünülerek +18 ibaresi konulabilirdi (Tabi bu işin
şakası)…
İçindekiler’i
var. Ki buradan biraz dikkatli okuyucuysanız aşağıda yer alan ve bence yazarın
hiç de tesadüfü olarak yapmadığı şu isim dizilimlerine(yukarıdan aşağıya
silsile yolu mu desem başka bir yol mu desem bilemedim) ulaşıyorsunuz.
“Abdullah Gül…
Recep Tayyip Erdoğan…
Kemal Unakıtan…
Binali Yıldırım…
Osman Pepe…
Murat Başesgioğlu…
Faruk Nafız Özak” Ve tüm bu isimlerin aileleri, kısa öyküleri
ve çocuklarının kısa zamanda uzunca yükselişleri yer alıyor.
Öyle
ki ufacık sermayelerle kurulan şirketler çok zaman geçmeden ha bire sermeye
artırımlarıyla şirketçik oluveriyor.
Ortalarda doğru dürüst canlı canlı kımıl kımıl para yok, hangi banka ne
tür faizle kaç milyon dolarcık kredi verip gemicikler alınıyor belli değil… Biz
sadece su üstünde gidenleri biliyoruz bir de sualtının rengârenk dünyası var işte
yazar bize o kapıyı aralıyor…
Yazarın
anlatımı, üslubuna gelecek olursak diyecek yok. Rahat, kendinden emin ee zaten
her anlattığının resmi kayıtlarını sunuyor. Bu da okuyucuda yazara güven
duygusunu daha da arttırıyor. Ancak yukarıdaki isimlerin izledikleri yollardan
mı, bilemedim kulağı direk tutmak varken önce el bi bele gidiyor oradan sırt
bölgesini geçip kulağa varacakken hemen yön değiştirip biraz kafayı kaşıyarak
oyalanılıyor sonra o direk tutulabilecek kulak tutuluyor. Sanırım kitabın kahramanları arka sokakları
tercih etmiş hep ondan biraz dolaşmaya çıkılmış. Bu arada siz dönen bir işi
çözmeye başlarken bir bakıyorsunuz başını unutmuşsunuz…
Yazar
sanırım bir tek kurguda zorluk çekmemiştir.
Çünkü olaylar hazır kurulu sadece ipin ucunu doğru yerden yakaladın mı
alıp başını gidiyorsun… Bir bakıyorsun temizlik görevlisinin hesabına binlerce
dolar yatırmalar, birileriyle gidip onu çekmesi falan derken kendinizi bir ara
Uzan’ların yolsuzlukla mücadele serüveninde sanıyorsunuz. Sonra bir
bakıyorsunuz vergi affı çıkmış, ya kanun değişmiş ve genelge filizlenmiş yani
çok ufacık bir şeyler oluvermiş. Sonra
benim gibi unutkan bir adamın aklına listenin iki numaralı adamının Uzan’lar
hakkında yıllar yıllar evvel yaptığı o çarpıcı açıklama geliveriyor. “Bir
bakıyorsunuz çaycı, genel müdür…”
Bana
göre yazarın başarılı olduğu diğer bir konu ise, (hııh şimdi geldik sayfa
mevzuuna) bu kadar yıllara yayılan olayları bu kadarcık sayfaya sığdırmasına…
Ya bazı olayları özet geçti, ya sıradan okuyucular için işin fazla teknik
detaylarına girmedi, ya da gerçekten kahramanların başlarından geçen olaylar bu
kadar… Hâlbuki bana kalsa sıradan bir okuyucu ve gündem takipçisi biri olarak
bu 11 yıllık iktidarın ailecek yükseliş hikâyelerinden külliyat çıkar…
Kitabın
sonsözü var ama hiç söylenmeyecek sanırım. Çünkü yazar sonsöze görev sürüyor
demiş ve bu takibin okuyucuya müjdesini veriyor.
“Babam Sağ Olsun”
Milletten çatır çatır vergi toplayanların, nasıl katma değersiz yaşadıklarının öyküsü…
“Babam Sağ Olsun”
Vergi vermeyenlerin, zekât verip vermediklerini
düşündüren, sorgulatan bir kitap…
Sağ olsun İlhan Taşcı…