Neşeli Günler Paketi



Günlerdir izliyorum…
Şimdi nedir bu paket?
Aklıma hemen bir Yeşilçam klasiği olan “Neşeli Günler” filminden bir repliğin uyarlaması düşüverdi.
“Rahmetli başkan Kennedy, taçsız kral Pele ve daha nice dünyalı bu gördüğünüz son teknoloji paketle yönetiliyor. Gel vatandaş sen de gel… Son teknolojik polis paketi bu. Suç işlemeden suçluyu tanıma, eylem yapmadan vatandaşa cop bu pakette… Google’dan değil bizzat ellenerek dokunarak durduk yere de değil sadece meraktan aranma da bu pakette… Şayet Adsense üyesiyseniz yaşadınız, sevininiz her tıklanmada kazançlısınız… Gel vatandaş gel bu paket diğer paketlere benzemez… İç güvenlik adı altında içinizi okuyup yorumlama bu pakette… Fala, falcıya gerek yok diktatörümüz yeter bize diyorsanız gelin bu pakete… ”


Şaka bir kenara, meclis bir kenara… Şakadan da komik ne olabilir şu Türkiye’de derseniz sizi meclis tiviye davet ederim. Bu iç güvenlik kargaşasının tam merkezindeki yaşanan diyaloglara şahit olunuz. Şakadan da komik bir görüşmeyle halkın alnına kara yazı yazılıyor. Z raporu kıvamında bir geçmişimiz karakollarda bizi bekler olacak artık…

Mecliste muhalefet tam muhalif ilk defa… Aklın yolu bir diyeceğim lakin her partinin karşı duruşu bir başka düşünce temelinde ama esas duruşları bu paketin geçmemesi yönünde…
Akp ise Tayyip’i Davutoğlu’yla hep birlikte seferber olmuş yasa çıkacak da çıkacak deyip başka bir şey demiyorlar. Çıkar çoğunluk onlarda lakin çoğul diye de her getirdikleri doğru olacak diye bir kanı da yok. Üstelik tam seçim dönemi böylesi kritik bir paket… Akp vekillerinin de akıllarının alınıp yerlerine “kabul edenler” kartvizitinin bizzat cumhurbaşkanı tarafından konulduğunun en canlı örneğini tarihin bu en müneccim paketiyle yaşıyoruz…

Bu arada hemen araya bir reklam sokup sizi 2010 yılında yapılan yargı referandumuna bir götürüp getireyim. Özel yetkili hâkim, savcılar olacak HSYK’nın yapısı değişecekti hatırlarsanız. Dönemin başbakanı şimdinin cumhurbaşkanı gene böyle inat, gene böyle tehditkâr, gene böyle diktatörel ve faşizan bir tutumla “evet de ever derken, yandaşları da yetmez ama evet derken” aklı başında aydınlar bu pakete karşı çıkmıştı. Çok değil bu paketten üç yıl sonra o yarattıkları özel yetkili savcılar sır kutusu Fidan’a dokunmaya yeltenince ne oldu. Paket ellerinde patladı. Yüzlerce ağacı katleden iktidar, ölen gencecik filizleri terörist yapan, marjinal gurup yapan iktidar bir Fidan’a dokunmaya yeltendiler diye savundukları özel yetkili mahkemeleri kaldırıverdiler. O yedirmeyiz dedikleri polisleri ham ediverdiler. O elletmedikleri, makam araçları tahsis ettikleri özel yetkili savcıları patika yolları olan yerlere sürüverdiler.

Şimdi sevgili dinleyenler, izleyenler, okuyanlar bu paket cemaat polisinden Akp polisliğine götürmenin bir başka biçimi…

Bu paket halkı sokaklardan çekip iyice sindirme biçimi…
Bu paket yüksek tesirli bir diktatör yaratma eserinin bir adımı…
Ve bu paket geçer de yürürlüğü girerse şayet şunu iyi bilin ki sizin seçip meclise gönderdiğiniz vekiller milletin değil genel başkan vekili olduklarının bir kez daha kanıtlanmış hali olacaktır…
Ki çoğunluk onlarda sürü psikolojisi de onlar da…
Ve bu halka darbe askeri yollardan değil bizzat seçilen tarafından da yapılacağının kanıtının son teknolojik iktidar ürünüdür bu paket…

Kırgınlık Çiçeği

Son kırgınlıktı...

Uzun zamandır tadını unuttuğum bir duyguydu; aşk... Kelimeler dolusu cümlelere binmiş geliyordu. Ben aşkı yüz metre öteden tanırdım da " bazen dünyanın en uzak yeri yine insanın kendisi olurmuş ya"benimki de o hesap kendimde tanıyamadım. Adını koyamadım. "Bu nedir böyle oğlum, hiç yakışıyor mu" gibi daha birçok tümceleri sıkış tepiş doldurup bir vagona aşkın geldiği raylarda kafa kafaya çarpıştırdım. 

Her biri ağır yaralı şimdi o aşk cümlelerinin... Bu aşkın galibi de o çarpışmadan sağ kurtulan da inkar cümleleri, sevgili... Sen istediğin kadar "seni seviyorum" de artık o seviyorum'lu cümleler bitkisel bir hayatın içinde. Ne kökleri uzar ne büyür... Bekler öylece ötenaziyi...
Bekler...
Bekler deniz...
Bekler gökyüzü...
Bekler..su döker gözlerim, pencerenin önünde hep bu son dediğim, kırgınlık çiçeğine...


Sürnot : Tablo Salvador Dali...

Deniz De Acıtır Tenini Aşk Gibi



Ben sustum... Sen haykırdın...
"Ben seni çok sevdim*" derken nasıl da telaşa kapıldı yüreğim... Görsen yeni yetme fırlama bir çocuk edasıyla elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırdım... Kulaklarım inanamıyor, dudaklarım okuyamıyordu...
Nasıl yani!
Hıı!
Nasıl olur, hadi canım! Gibi daha bir sürü şaşkın tavuk kıvamındaki ünlemlerin altında ezilen nokta oluveriyordum.
Sen konuştukça gözlerim daha bir dokunalı, ellerim yoksullaşıyordu.


Sonbahardı sevgili...

Hava da öyle âşık olacak bihava değildi hani... Ayrılık kokusu kol geziyordu... Ama sen avazın ve yüreğin yettiğince bağırıyordun "seni seviyorum, seniii seviyorummm" diye... Üstelik sesine de git gide hınzır kuşlar konmuşçasına öyle güzel söylüyordun ki ben küçülüp küçülüp patlamaya hazır bir atomun çekirdeği oluyordum...

Sonra anladım... Sordukça sordum kendime ne bulur benim gibi bir adamda diye… Belki sen de gördün âşık olunacak biadam olmadığımı... Ne bileyim! Öyle aksi, öyle kırıntılardan doğan biadam ne verebilirdi sana... Eee zaten senin de turuncu, mavi, mor acılardan geçecek gücün yoktu... Hoş olsa da ne olurdu…

Kısaydı sevgili, kısa…
Göğsünde uçuşan kelebeklerin ömrümden de çok kısa sürdü "seni seviyorum' un "bitmesi... Oysa az beklemedim seni o köşe başında… Sen gelmedikçe inatla, ben bekledim… Bekledim… Ölür mü dedim insan beklemekle, bekle oğlum bekle! Yoksul işçilerin bayat ekmek kuyruğunda beklediği gibi dedim… Hoş ne oldu dedim de…  

Şimdi dimağımda bir avuç dolusu hayal kırıklığı, cebimde tükenmiş kelimeler, zulamda kurumuş aşk kırıntılarıyla besledim güvercinleri, Saat Kulesi’nin etekleri altına sığınarak…
Ne yalan söyleyeyim. Kirpiklerimden dizlerime doğru akan turuncu yaşlar da döküldü Ege denizine...
Artık sevgili! Bundan gayri yüzmek için dahi girsen acıtacak bu sular tenini, tuzu değil kırıntılarım yakacak gözlerini…



Sürnot: 1) Cem Adrian- Ben Seni Çok Sevdim şarkısı dinlenirken…
       2) Tablo Salvador Dali…


Popüler Yayınlar

Yasal Uyarı

Yayınlanan yazılar ve şiirler özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazı ve şiirler aktif link verilerek kullanılabilir.