ŞİMDİ BU MUDUR? -Yalnızlıkla Ayrılık Dedikodusu-

Şimdi bu mudur ayrılık…
Her sabah yalnızlığa uyanıp her akşam yine ona sarılmak…

Bu mudur yani? Kapının koluna takılsa kazağım yahut halıya ayağım, o olmadığını bile bile sağına soluna dönüp bakmak… Sonra alabildiğine şöyle ciğerin ey kuytu, en zula tarafından küfürleri gün yüzene çıkarmak…

Bu mudur?  Canımın içi yalnızlık…
Mümkün olduğunca az konuşmak telefonla, hani birazdan buluşup görüşürken anlatacak bir şeyler bırakmak için kıyıda köşede… Sonra görüşemeyeceğini bile bile ağız alışkanlığından hep görüşürüz diye telefonu kapatmak… Ardından ana avrat saydırıp sesinde ağlayan ayrılığı, avuçlarını kanatırcasına sıkıp suyunu çıkarmak.
Uzunnn bir sessizlik… 
Upuzunnn bir ayrılık…
Düşmanım yaşasa en kıdemli dostum olurdu ya da içinde bulunduğum durum itibariyle tersini söylemek sanırım daha bir cafcaflıydı. Dostum yaşasa en azılı düşmanım olurdu ki bu ayrılık-yalnızlık ikilemini…
Olsun be yalnızlık! Güvenip güvenip kendimi kaçak yapılar gibi yıkma sonra yeniden inşa etme uğruna dahi olsa bir dost, yıkıntılarımdan adama benzetilmeyen hatta bundan kardan adam bile olmaz diyen kıskanıp çekemeyen bir düşmanımın olduğunu bilmek için seni şu an, şu dakika gözümü kırpmadan bir kalemde satmazsam, adımı değiştiririm…

Yani bu mudur?
Herhangi bir kapağı şişenin dudaklarından ayırmak… Misal açılamayan kavanoz kapağını açınca başarmanın haklı gururunu yaşarken onları ayırdığını aklının ucundan bile geçirmemek ama seni o kapak gibi ayıran hayata yedi sülale düz gitmek…
Biliyorum. Durmadan kendi kendime konuşarak kafamın ütü izlerinden geçilmez olduğunu elbet görüyorum. Ne yapayım ama susunca daha bir ağır abi moduna giriyor yalnızlık namussuzu… Uleyynnnnn diye bir narayla dalışı var ki istem dışı bende külhanbeyi edasıyla heyytt uleynn sıkarım topuklarına deyiveriyorum. Sonra ayrılık beni, yalnızlığı da kendi ordusu alıp götürüyor.  Görüşmesek de belli bir süre yine bilirim, yanımdan hiç ayrılamadığını… Çünkü ayrılık bende onun yalnızlar ordusu her yerdeydi…

Şimdi bu mudur ayrılık…
Yüreğimde uzun topuklu sesler yankılanıp dururken nasıl sussun o çok derinlerden gelen ne senin ne benim görmediğimiz ıslak notaların güçlü akıntısı… Susmaz bilirim belki bilirsin de… Susmaz yalnızlık da… Geveze günler başlar… Hani inanır mısın belki yan yanayken o kadar çok konuşulmamıştır.

 Bu mudur yani yalnızlık…
Aynada eskimeye yüz tutmuş bir siluet…
Kirpikler ağır aksak…
Gözler boşluğa sığınmış dopdolu, ürkek…
Uç dese, uçmayı epeydir unutmuş yürek…

Bu mudur yalnızlık…
Ayrılık bu mudur?
Kime kimin dedikodusunu yapıyorum. Hay ben böyle hayatın da gevezeliğin de… 




Popüler Yayınlar

Yasal Uyarı

Yayınlanan yazılar ve şiirler özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazı ve şiirler aktif link verilerek kullanılabilir.