2010
referandumun göstermelik maddesiydi…
7
Nisan 2011’de soruşturmaya başladılar…
4
Nisan 2012’de yargılama başladı…
Yetmez
ama evetçiler umutluydu…
12
Eylül yahut diğer adıyla 80 darbesinin yaşayan mimarlarının yargılanması, ceza
almaları…
Yıl
2000…
O
zamanlar Adana savcısı olan Sacit Kayasu, Kenan Evren ve dönemin yöneticilerinin
suç işlediği gerekçesiyle iddianame hazırladı. Çok değil olaydan 2 gün sonra 30
Mart 2000 tarihinde HSYK tarafından kınama cezası aldı.
20
Nisan 2000’de ( bundan sonra gelecek tarihlere dikkat ediniz) görevinden
uzaklaştırıldı. Sonra Adana Cumhuriyet Başsavcılığı kınamaya istinaden “görevi
kötüye kullanmak" ve "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif “
suçlamasıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi de, 11 Aralık 2002 hapisten, para
cezasına çevirerek mahkûm etti…
Daha
sonra HSYK 27 Şubat 2003 Kayasu’yu meslekten ihraç etti. Artık sav’cı bir av’ukat
dahi olamıyordu…
Yılmadı
olayın peşini bırakmayan Kayasu AİHM’e başvurdu. 13 Kasım 2008’de “ifade
özgürlüğünü kısıtladığı” gerekçesiyle AHİM, Türkiye’yi tazminata mahkûm etti.
13
Aralık 1980 de…
Âleme
ibret olsun diye yaşı küçük olduğu halde büyütülerek asılan, darbenin simge
isimlerinden Erdal Eren şu an yaşasaydı acaba şu yukarıdaki tabloyu nasıl
yorumlardı…
Bırakın
Türkiye’nin imajını kendilerini korumak, AİHM verdiği kararların zorlarına
gitmeleri neticesinde 2010 referandumunda Anayasa mahkemesine bireysel başvuru
yolunu açtılar. Ancak gene o referandumla HSYK’nın yapısıyla oynadılar…
Siyasetin
bir oyunudur bu…
Oya-lama
adımları…
Rant
yoksa oy kaybıysa start verildiği noktadan itibaren olaylar yol bulmacasına
benzer… Ara ki bulasın çıkışı…
Gri
cevaplar, bürokratik bir dille harmanlanıveriyor… Geniş zamanlı cümlelerle
pembe hayaller kurduruluyordu.
Hani
ne oldu mahkûm edebildiniz mi 12 Eylül darbecilerini…
Olmamış
bir şeyin peşinde birçok masum insanları Ergenekon çatısı altında toplayanlar
birden nasıl da o grilikten kurtuluveriyorlardı. Darbeye teşebbüs savlarıyla
gazetecileri, bilim adamlarını ve emekli askerleri müebbette mahkûm ediveriyorlardı.
O zaman renkleri, duruşları kapkara oluyor kendilerini ise ak pak
gösteriyorlardı.
Darbenin
askerisi, sivili olmaz diyen o Ak kardeşler akıl almaz bir diktayla halen daha
sadece demokratik eylem haklarını kullanan gençlerin üzerlerine polisi
salıyorlar.
Ahmet
Atakan 22,
Ali
İsmail Korkmaz 19,
Mehmet
Ayvalıtaş 20,
Abdullah
Cömert 22,
Ethem
Sarısülük 27 yaşında yaşama direnerek gözlerini sonsuzluğa kapamışlarken, gayri
resmi yollarla idam edilen 17 yaşındaki Erdal Eren’in ipini çekenlerden ne
farkınız var.
Hadi
diyelim şu anki koşullarla adalet susuyor ama tarih hep konuşacak…