LGBT (lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans)…
Gökkuşağı renginde bayrağıyla bu yıl 12. kez onurla
yürüdüler...
İngiltere konsolosluğu onlara destek için
bayraklarını göndere çekerken, biz onlara Taksim’i de Gezi Parkına da yasakladık…
Çok renkli hatta rengârenk görüntülere sahne oldu…
Çok farklı sloganlara…
Sanki Rio karnavalı gibiydi…
Ve 2003’de 30 kişi ile başlayan yürüyüşe bugün
binlerce kişi katıldı.
Aslında insanlık tarihi kadar eski bir geçmişleri var onların… Bazı kaynaklarda M.Ö. 2000-3000 yıllara dayandığını söylüyor LGBT ‘nin… Hatta öyle ki M.Ö. 1400’lerden kalma Hitit yasasında erkekler arasında evliliğe izin veren madde eklenmiş ve bu yönüyle ilk eşcinsel evlilik yasası olarak tarihteki önemini korumaktadır. Ayrıca Antik Yunan lirik şairi Sappho, şiirlerinde kadın eşcinselliğini işlemekten çekinmemiş… İşte ondan bir dörtlük sizlerle…
“Dön yalvarıyorum sana,
Süt beyazı tuniğini giyerek.
Ah güzel endamını nasıl bir ateş sarıyor,
Baştan çıkarıcılığın karşısında her kadın titrer”
Ah güzel endamını nasıl bir ateş sarıyor,
Baştan çıkarıcılığın karşısında her kadın titrer”
Tabi biz toplum olarak bu gibi şeylere yeni yeni
alıştırıyoruz kendimizi belki de hala alıştıramıyoruz… Onları gecenin
karanlığına hapsetmeyi, cinsel meta olarak görmeyi kendimize iş ediniyoruz…
Onlarsa kimliklerini özenle saklamayı, sırlarını en kıymetli hazineleriymiş
gibi muhafaza etmeyi bu toplumda öğreniyorlar… Türkiye’de 22 yıllık örgütlü
direnişlerinin ve Gezi parkı olayları sonrası onların onur yürüyüşüne katılım
arttı, bu paralelde onlara destekte arttı özellikle ailelerinden… Anneleri bu
yılki onur yürüyüşünde dövizler taşıdılar, evlatlarının yanlarında omuz omuza
sırt sırta koşulsuz sevginin nasıl olabileceğini tüm halka gösterdiler…
Ancak onların bu durumunu yani
kendilerini toplumdan soyut bir hale getirebilmelerini ya da cinsel kimlik ve
tercihlerini saklamalarını pek yadırgamamak lazım. Çünkü hala toplumumuzda ayrıştırma
bölüştürme çalışmaları yapılırken, hala mezhep kavgaları sürerken onların
aslında açık açık ben gay yahut lezbiyenim demelerini beklememek lazım… Çünkü asıl sorun beyinlerimizde yatan eş
kavramının çağrışımlarında ve eş deyince aklımızdaki uyaranların karşı cinsi
göstermelerinde saklı…
Umuyorum ki önümüzdeki yıllarda
bu onur yürüyüşleri karnaval havasında birkaç güne yayılır ve LGBT olmayanlar da
onların haklarını sahiplenir onlar için mücadele verir diyerek sizi bir Cemal
Süreya şiirinin son kıtasıyla baş başa bırakıyorum…
“…
Ama kadınlar, Tanrım,
Öyle sevdim ki onları,
Gelecek sefer
Dünyaya
Kadın olarak gelirsem,
Eşcinsel olurum.”