Bugüne kadar ya ilklerinden ya başarı hikayelerinden hııı bir de bolca ama bolca 8 Mart klasiği olan “ kadına şiddetten” bahsedildi. Ediliyor… Edilecek de… Ne yazık ki ülkemizde kadının adı hala ya şiddetle yada töreyle anılmakta… Ama ben size bugün başka bir tablo bambaşka bir Türkiye çizeceğim…
Kimini tanırsınız, kimini tanımaz… Kimi yaşar, kimi yaşamaz… Kimi var olmuştur, kimi hiç yok olmamıştır… Onların tek ortak paydası (kadın olmak haricinde) şiir ve şiirin getirdiği ölümsüz olma halidir…
Evet, ben siz bugün onların şiirleriyle ve altına dipnot olarak ekleyeceğim biyografik alıntılarıyla sesleneceğim… Kiminize çok uzak gelecek bu sesleniş. Kiminizin kulak zarını yırtarak yüreğinizde sarsıntılar yaratacak… Şiirden kadınların hayalleriyle, düşleriyle kısa kısa onların soluklarını yanağınızda, ensenizde dudağınızda hissedeceksiniz…
Bugün onların günüyse şayet kutlanmalı… Sorunların konuşulacağı, tartışılacağı günler çok o yüzden bu gün kutlanmalı artık…
Ve kutlayalım alabildiğine… Hadi başlasın bu dünyanın ötesine varacak olan yolculuğumuz….
“ Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiç biri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! *"
Ruhunu ütüsüz ve buruk gezdirmeyi sevdiğinden hiçbir zaman yeterince “düzgün insan” olamayan Didem Madak seslendi bize böyle “Siz N’anlarsınız Aşktan Bayım” diyerek. Güzel yürekli hemşerimdi. 41’inde yitirdik onu kanser illeti yüzünden… Yarım kaldı imgeleri Temmuz 2011’den beri…
Kendi kendime sus diyorum bayım… Sus… Ama olmuyor gelip takılıyor bir şiir daha… Ve şairi haykırıyor hepimizin yerine;
“Bir şey var benden öte
İncimsi düzlüğünde denizin
biri dans ediyor
tutkun ve savruk
başını arkaya atışındaki soyluluk
tanrı bakışı bu
soysuz köhne…**”
Diyor 1947 İstanbul doğumlu, gencecik yaşta evlenmesine rağmen bir çok şiir kitabına yataklık eden yüreğiyle; Gülseli İnal…
Ama ne güzel anlatıyor. Kadından öte bir duyuyla…
Duyar gibiyim sesinizi ben bunu bir yerlerden biliyorum dediğinizi... Size hiç yabancı gelmeyen bir melodiyle devam edelim bu yolculuğa ve seslensin şairi;
“ Dün gece sen uyurken
Çiçeklere su verdim
Ve insanların korkunç
Öykülerini anlattım onlara…
Dün gece sen uyurken
Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden
Yeni bir isim verdim sana
Destina…***”
Diyerek bizi bizden alıp götüren bir çok eseri, hasretliği o küçücük yüreğinde barındıran 1956 Aydın doğumlu şair Lale Müldür öylesine işlemiş ki o melodik acı nerde değse kulağımıza çok tanıdık gelir… Çok acı… Çok yırtıcı…
Sonra o aralanan acı kapısından içeri baştan aşağıkadın kokan imgeler süzülür… Ve şöyle seslenir şair;
“Mavi dövmeleri
Ve bitmek bilmez yasların çürük izleriyle
Durup ateşe bakıyorlar
Rüzgar estiğinde hepsi ürperiyor
Göğüsleri değiyor toprağa…****”
Toprak kokan kadınların öyküsü anlatan 1968 Maraş doğumlu, bir çok kitap yazan, Kürt meselesi üzerine kafa yoran ve şiirleri 24 dile çevrilen Bejan Matur çağırdı toprak kokan imgeleriyle bizi böyle… Nasıl da güzel anlatır bir bilseniz bu ülkenin bağrındaki kadınlarımızı… Ahhh bir bilseniz… Hangi acılarla yaşamasını öğrendiler. Bir evlat gibi bağırlarının orta yerine bastırdılar.
Uuttuğumuz, yenildiğimiz en mutlu olduğumuz anlarda çarçabuk geçen, en zor günlerde ise geçmek bilmeyen bir hale bürünen zamana seslenişe bırakalım tüm yaşantımızı ve;
“ Sanmayın ki güvendim
zamana
kayan bir yıldız kadar
yaşlı doğdum
ve çok gençtim
ölürken daha *****”
1941 doğumlu zaman adında bir kadın seslendi bize böyle... Ama adı önce kadın sonra Melisa Gürpınar… Ne geçmek bilmeyen zamanları ,ne akmak bilmeyen yarınları tuttu... Tutsa belki de bu şiir doğmazdı.
O kabından taşan ve kulağımıza hiç de yabancı gelmeyen bir melodi eşiliğinde nasıl da bırakıyor şiirini sol yanımıza;
“Büyü de baban sana,
Büyü de büyü
Acılar alacak yokluklar alacak,
Büyü de baban sana
Büyüde baban sana
Büyü de büyü
Bitmez işsizlikler, açlıklar alacak
Büyü de baban sana******”
Diyen mısralarla seslenen, Cemal Süreya’nın deyimiyle şiirin anası, bir ankette Dağlarca’dan sonra yaşayan en büyük şair seçilen ve uzuuunnn yaşamına bir çok kitap, şiir, ödül, acı, yaşanmışlık hikayeleri sığdıran yüce kadın 1933 doğumlu Gülten Akın böylesine toplumcu gerçekçi böylesi acıyla dokundu bize…
Eminim böyle baştan aşağı şiir kokan kadınların önünde bir tek ben değil, değerini bilen bir çok erkek diz çöker…
Yürekten selam olsun şiirden kadınlarımıza...
Kaynak, Alıntı:
*”Siz Aşktan N’anlarsınız ki bayım!” Şiirinden…
** “Bir şey var benden öte “ Şiirinden…
*** “Destina” Şiirinden
**** “Kadınlar” Şiirinden…
***** “Sanmayın ki güvendim zamana” Şiirinden
****** “Büyü yavrum” Şiirinden
Sayfalar
Çakmaktaşı'ndan
Popüler Yayınlar
-
gel de uslandır düşlerimi evcilleştir yokluğunu, aşkım seninle sabahlar nasıl olurmuş gel de göster güneşe bir sen gel aşkım yıldızlarım...
-
Git❗Yolun açık olsun... Koynumda kokun... Ellerimde teninin izleri... Artık hiçbir şey eskisi gibi değil... Parmaklarım tuşlarına bastığı ...
-
Irmağımdın benim... Küçük, küçücük bir su birikintisiydim senden önce... Islaklığım anca kirpiklerime yetiyordu. Hani öyle ahım şahım a...
-
Halim Şefik Güzelson; ben ona Türk Edebiyatımızın gizli şairi diyorum. Garip akımı kurucularının yakın arkadaşı.. Aşağı yukarı Orhan Ve...
-
kaldım iki dağ arasında… düşler hep geç gelirdi bizim oralara normaldi inek sesleri arasında hayata merhaba demek d...
-
Bir dilekle başlıyor kitap aynen aktarıyorum. “ Hapishane koşullarında elle yazdığım bu kitabın taslağını gözden geçirirken özgürlü...
-
o kadar uzaktın ki bana inanamıyorum şimdi, bir kibrit çöpü mesafede duruşuna o kadar yakındın ki bana inanamıyorum şimdi, bir kibrit çöpü m...
-
çıplaktı her taraf tenim… yüreğim … ay çıkarmıştı incecik saten geceliğini üzerinden yıldızlarsa soyunmuştu bulutlara çırılçıp...
-
“The Book Of Eli” adlı bir film izlemiştim. Adına ister distopik deyin ister fantastik, güzel yer yer aksiyon sahneleriyle süslü bir film...