Hayat; nasıl da
korsan ellerde basılmış şiir kitabı gibiydi...
Ne kâğıdı kâğıt, ne hamuru hamur
ne de ustası gerçekten ustaydı... Hani şöyle çevirip sayfalarını koklamaya
kalksan o kurumuş gülden hariç her türlü pislik kokabilirdi...
Sahi!
Bu kadar ağır
mıydı gülün dalına yaprak ya da gövdesine dikeni... Ağır mıydı gerçekten
içmeden çekilmediğine göre bu gök, bu
yer, bu yerle gök arası mısraları dağılmış, kelimeleri tutunduğu sayfaya ağır
gelmiş korsan şiir...
Şimdi gönlüm, elim,
yüreğim uzun topuklu ayrılığın sesleri altında kefenine sıkı sıkıya sarılmış
bir gül gibi duruyorken, hangi kitabın arasında kuruyabilirim ki...
Ve hangi kitap
basar bağrına beni…