Bir girdi bin çıktı…
Kurulu yay gibi bir an evvel başladı göreve…
Duyduğu sorumluluk, onurlu… İçeridekiler içinse bir o kadar umutlu…
Tabi ki çok şey Balbay; hem içeridekiler, hem
dışarıdakiler için...
Dünkü yaptığı konuşmadan anlaşılan da o, sorunlar
için çözümlere kafa yormuş... Çalışmış, kendini haksızlığa ve hukuksuzluğa
uğrayanların haklarını aramak için örselemiş. Yeniden doğum onun çıktığı gün...
Hem ailesi, hem okuyucuları, hem arkadaşları, hem mapustakiler için... Eee dile kolay 4 ay konforlu bir yatış
değildi onun ki 4 yıl 278 gün...
Çileyle, hasretle, özlemle dolu...
Tabi çıktığı günden şu iki günlük sürece bakınca
yazılanları anlatılanları dinleyince insanın gözleri nemlenmiyorsa insani
yanımızdan biraz şüphe duymak lazım diye düşünüyorum. Yürek burkan, iç acıtan
fotoğraflar kazındı belleklerimize...
Balbay’ın milletin kürsüsünde ilk konuşmasıydı
bu...
Bütçe açıkları üzerine kendi açıklarımızı gösterdi.
Bu yıl 12.sinin görüşmelerine başlanmasına rağmen geride bırakılan 11 bütçe
görüşmesinden faklı bir bakış açısı getirdi, bütçe görüşmelerine... Hukuk
açığından, demokrasi açığından, özgürlük ve barış açıklarından bahsetti kendine
has üslubuyla...
İçeriden yeni çıkmış birinin gözüyle, yılların
birikimini on dakikaya sığdırmaya çalıştı... Konuşması insani, yapıcıydı. Çıktığından beri söylediği şeyi hep tekrarladı
“içimde kin ve nefret yok. Çocuklarıma bunlarla kurulu bir Türkiye
bırakmayacağım” diyordu ya o bile yetiyordu insani yanımızla ona kulak vermeye
ama meclisin bilindik, alışıldık bir yanı vardı o da kürsüdekine doğru da
konuşsa yanlış da konuşsa sataşmaktı. Eee o da ayağının tozuyla bundan nasibini
aldı.
Ve kendini, içerdekiler için kapıyı yüzlerine
kapamış gibi oldum düşüncesiyle ki gerçekten bu düşünce her şeyden ağır bir
sorumluluk gerektirir üstelik bunun sorumluluğu başka hiç bir sorumluluğa
benzemez... Zaman, bu sorumluluk bilincini de bize gösterecektir. Şimdi yaralar
ve düşünceler taze... Ama bizim tanıdığımız Balbay’sa bizi yanıltmaz bunu da
adımız gibi biliyoruz ki o içeridekilerin daha çok sesi olacak çünkü
içerdekilerin bir yanı onda… Bundan sonraki yaşamı ne kadar yoğun olursa olsun,
ne kadar rutine bağlanırsa bağlansın bırakın o gazeteci, vekil kimliğini bir
yana insani yanıyla mücadele içerisinde olacaktır haksızlığa ve hukuksuzluğa
karşı...
Hoş geldin aramıza demeyeceğim Tuncay gibi, Nedim
gibi, Ahmet gibi, Bekir gibi, Yılmaz gibi, Soner gibi, Emin gibi, Uğur gibi,
gibi gibi, gibi... hep aramızdaydın hiç
gitmedin...
O yüzden sadece Merhaba, özgürlüğün gülümseyen yüzü...