Ne
anlamalı şimdi bu işten.
Seçmene
mi yüklenmeli, seçilene mi?
Yakılan
pusulalar…
Kaçırılan
sandıklar…
Yok,
olan sandık tutanakları…
İki
yüz kusurlu sayıların, üçe beşe eşitlenmesiyle matematiğin geldiği son nokta
gözler önüne seriliyor.
Sonra
oylar açıklanırken psikolojik harekâtlar…
Elektrik
kesilmeleri…
Boş
evlerde hatta ev bile olmayan yerlerde oturuyor-muş gibi yapılıp otuz kırk
kadar oy kullananların olması…
Biz
olsa olsa bu manzarayla demokrasinin ilkel çağlarında yaşıyoruz. Çünkü hala
sandığımız var, zarflarımız var. Genci yaşlısı katlamaya çalıştığı kâğıtları,
basmaya çalıştığı mührü var. İnsanları gece yarılarına kadar il ve ilçe seçim
kurumlarında mahkûm ettiğimiz kuyruklarımız var. Yüzde 10 seçim barajımız var. Var,
var, var… Varlarla bitiremeyeceğim bir seçim düzenimiz var. Teknoloji ağlarında
ilerleyen buharlı tren gibi seçim yarışımız var ve bu buharlı tren hızlı trene
dönmediği sürece seçimlerin üzerinde şaibe kelimesi kara bir bulut gibi hep
olacak, kalacak…
Şimdi
tüm bunlardan öncesine gelinecek olursa…
17
Aralık… Gezi olayları… Ergenekon… Balyoz… Orak çekiç vb. gibi bir çok el ve
tarım aletlerinin elden düşüp meridyen inşaatla paralel yapılar inşa edildiği
yıllar düşünülünce 17 Aralığın start değil finiş çizgisi olduğu ve iktidarın bu
finişten sonra daha çok sertleştiği yadsınamaz bir gerçek…
Sertleştikçe;
sokağa dökülenlere, ayakkabı kutusu gösterenlere polis, biber gazı, toması
bilumum alet edevatıyla gösterdi, gücünü…
Sonra
daha da çok sertleşti iktidar; sosyal medyaya yüklendi. Eee dile kolay her gün
bir kaset, her gün bir rezalet baktılar ki yaptıklarının sonu yok. Ne yapacaklar,
yapanları değil ifşa olunan mecraları kapattılar…
Önce
mavi sevimli bir o kadar da muhalif öten kuşu…
Sonra
Youtube… Üstelik bunların kapatma gerekçeleri de bir o kadar karikatür
dergilerine mizahi konu olur. Oldu da…
Haremine
girildi Yüce Osmanlı torununun… Eee biz de böylece hatırlamış olduk hilafetin
ve saltanatın tekrar getirildiğini…
Şimdi
bu iktidar sertleşmiş bir şekilde tüm emniyeti bir gece de yerle bir etsin,
savcıları lav, mahkemelere ateş püskürsün, yeri gelişin yasaları kanunları hiçe
saysın… Masumlara korku salsın, Silivri’yi adres göstersin. Aklınıza ne kadar anti
demokrat yol geliyorsa, hukukun arka bahçesi geliyorsa hepsini kullanmaktan
çekinmesin iş sandığa gelince de birden yumuşayıverip iktidar-sız kesilsin…
Her
türlü dolambaçlı yolları yapıp ezilmiş, hor görülmüş edebiyatı yapanlar iş
sandığa gelince hile yapan şerefsiz olsun diye bir de çok çocuksu cümlelerle
basın toplantısı yapsınlar…
Tamamen
güvensizlik ortamı içerisinde gerçekleştirilen seçim ve sonuçları… Gülüyorum
tüm bunlara tutmayın beni... Çünkü böyle şeyler sadece güzel ülkemde olur. Eee boşuna devlet tiyatrolarını, devlet
sanatçılarını da kaldırmaya çalışmıyorlar bu iktidar… Şu gelinen nokta da çok
iyi rol yapıyorlar, ne gerek var ki siyasetçiler dururken sanatçılara...
Bundan
sonraki süreç ne olur diye siz de düşünüyorsunuz değil mi? Bir ipucu vereyim.
Aslında tapenin birinde de geçiyor bu pek ipucu sayılmaz ya neyse… Bundan sonra
duble sert siyasetimiz olacak hem de iktidarın ilerlemiş yaşına rağmen…